27 Temmuz 2010 Salı

The Arch Bishop of Bamberg

Almanya'ya geldiğimiz ilk haftasonunu Nürnberg'te, evde geçirdikten sonra "kalk kız ayşe oturmaya mı geldik?" sorusunu kendimize sorduk ve Mustafa ile birlikte 2. hafta, pazar günü, Peter'in de gazlamasıyla soluğu Bamberg'te aldık.

Bamberg Nürnberg'e 40 km kadar yakın, trenle 1 saat, nüfusu 70 bin olan, kültür ve tarih yönü oldukça ağır basan, UNESCO Dünya Mirası listesindeki bir üniversite şehri. Biz gittiğimiz sırada şehirde bir nevi sokak karnavalı vardı. Televizyonlarda gördüğümüz tiplere benzer herkes burada da vardı. Labut çeviren adamlar, ağzından ateş çıkartanlar, 3 metrelik tek tekerlekli bisikletimsi şeylere binip gezenler, halkaları birbirine geçirip takılanlar falan derken baya bir şey görmüş olduk. Hatta bir elemana gösterisi sırasında yaklaşık 8 kişi yardım ederken, onlardan birisi de bendim :D

Şehir 3 kısımdan oluşuyor ve ortasında tam anlamıyla şehrin kalbi olan "island city" var. Karnavaldı, eğlenceydi derken ortamdan sıkılıp biz de şehrin bu kısmını görmeye gittik. Her yeri tarih kokan bu kısmın geçmişinde de ayrıca renkli bir dönem var. Kuruluşundan itibaren "Bishop"lar tarafından yönetilen şehirde 1386 yılında kilisenin otoritesine karşı gelmiş ve yönetimdeki toprakları alınmış olan olan bir bishop kararı hiçe sayaraki ki nehrin arasındaki küçük bir kara parçasını sahiplenmiş, oraya bir saray inşaa etmiş ve daha sonra bu sarayı 2 yönüne de yapmış olduğu köprülerle ana karaya bağlayarak kendince yönetiminin bağımsızlığını ilan etmiş. Arkadaşın bu hareketini nedeniyle daha sonra hapsedilerek Cadı yakma ayinlerine kurban edildiği söylense de, saray hala yerinde duruyor.
Yandaki de bu bahsedilen sarayın uzaktan bir görünümü.

Ayrıca şehrin çok güzel bir Kathedrali var. İlk olarak 1012 yılında Kutsal Roma Germen imparatoru II. Heinrich tarafından yapılmış olan bu kathedral iki kere yanmış, yenisi yapılarak 1237'de bugünkü halini almıştır. İç mimarisi 17. yüzyılda Barok yapıya uygun olarak düzenlendikten sonra 1837'de yapısı tekrar eski haline döndürülmüş.

Yandaki resimde ise (çok yukarda olduğundan düzgün çekemedim ama) kathedralin orgu var. 1976 yılında hizmete alınan bu org dört klavye üzerinde 6000 düdüğüyle birlikte yapılmış olan en büyük orgmuş.


Kathedralde ayrıca süvari heykeli, dilek kuyusu, 1200lerde papalık yapmış olan Bamberg başpsikoposunun mezarı ve kemikleri gibi bir çok enteresan unsur daha bulunmakta. Ayaküstü bir şeyler dileyecektim ama bozuk param olmadığından yapamadım :D


Kathedralden sonra, asıl geliş amacımız olan Bamberg'e özgü, ingilizce Smoked Beer olarak bilinen bir bira çeşidini denemek için özel bira yapıcılarını aradık ama ya hiçbirisi ingilizce bilmiyordu ya da pazar olması nedeniyle kapalılardı. Biz de aç kalmamak ve bir şeyler içebilmek için bir Tapas (İspanyol) restoranına oturduk artık. Yemeğimizi yedikten, Mai Tai ve Sangria'mızı da içtikten sonra sıra sabahki 10- yaş gruplarına hitap eden etkinliklerin aksine 45+ yaş grupları için düzenlenen konser etkinliğini izlemeye gelmişti ki çok baydığı için fazla durmadan Nürnberg'e geri döndük.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder